30 Ağu 2013

Kitap Yorumu: Altın Pusula - Philip Pullman


Fantastik kurguda diğer eserlerden bir adım önde duran Altın Pusula okurken eğlenebileceğiniz bir kitap.

Lyra on iki yaşında, didişken, meraklı ve son derece zeki bir kız. Merakı ona uzun bir serüven yaşatacak. Kilisenin etkin olduğu bir çağda  yaşaya Lyra girmemesi gereken bir odaya girip, herkesin ağzında olan, toz hakkında çok bir çok bilgi öğrenir. Öğrendiklerini daha sindiremeden Lyra en yakın arkadaşı Roger'in kaçırıldığını öğrenir. Ardı arkası kesilmeyen olayların içinde kalan Lyra'nın bilmeden yaptığı, ne olduğunu anlamadığı davranışlar kaderi belirleyecek.

Oluşturulmuş dünya kafamı karıştırsa da okumak son derece eğlenceliydi. Kafamı karıştıran en önemli etken belli karakterlerin amaçlarını anlayamam. Bir çok karakterin amaçlarını kitapta öğreniyoruz. Ancak bunu niye ya da iyilik için mi yoksa kötülük için mi bilemiyoruz. Belki de yazarın amacı da bizi bu duruma düşürmektir.
Ana karakterimiz Lyra ve İorek zıt ama iyi anlaşan karakterler olması hoştu. Lyra çocuktu. Biraz yaramaz, meraklı ve sabırsızdı. İorek ise bir ayıydı. oturaklı ve sabırlıydı. Ancak bu kişilik farkları onların iyi bir ekip olmalarına engel olmadı. Kitapta okumayı en çok sevdiğim bölümler Lyra ve İorek'in bölümleriydi

''... Usta bir yalancı olmak, güçlü bir muhayyileye sahip olduğunuz anlamına gelmez. Çoğu sıkı yalancının hiç hayal gücü yoktur, yalanlarına öylesine gözleri fal taşı gibi açtıran bir inanılırlık veren de budur zaten.''

Kitapta bizi şaşırtan en büyük özellikler ise Cinler. Alışılmışlığından biraz faklı olan bu Cinler her insanın sahip olduğu bir tür şekil değiştirici. Bir çok hayvan şeklini alabiliyorlar. Şekil değiştiren hayvan olarak tanımlayabiliriz. Ancak hayvandan daha zekiler. Hem insan hem de cin birbirlerine çok sıkı bir şekilde bağlılar.

Ayılar. Kitaplarda hayvanların ön planda olmasını seven okurlardanım. Bu yüzden ayılar beni etkiledi. Biraz vahşi de olsalar kendilerine has yaşamları var.

Kitap bir çok özgün karaktere de sahip. Karakterimiz çocukta olsa çevresindekiler yetişkin. 300 yaşındaki Serafine Pekkala bir cadı. Bir Cadı klanını kraliçesi. Alışılmış cadı özelliklerinin dışında ancak asilliği ve bilgeliği sayesinde sevilen bir karakter. Ayrıca geçmişteki aşkı da bizi etkileyen özelliklerinden.  John Faa'nın otoritesi ve gururlu hareketleri onu da sevmemi sağladı.

Çevirisi gerçekten kaliteliydi. İthaki Yayınları'nın bu konudaki titizliği alkışlanacak cinsten. Böyle kaliteli bir kitabın çevirisini Sevin Okyay'a vererek harika bir iş çıkarmışlar.

Kilise bakısı kadınların geri planda kalması gibi dönemin bazı olumsuzluklarına da ışık tutan kitabın sonu yeni bir maceranın habercisi oldu. Alışılmışlığın dışına çıkan kitap favorilerim listesinde kendine yer buldu.

2 yorum:

  1. Yanıtlar
    1. Ben de sadece filmini izledim. Lord Asriel'ın cini/daemon'ı süperdi: Bir kar leoparı! = )

      Sil