Elimdeki eski baskısı ile tadından yenmez bir kitap oldu
benim için Korkunç Yıllar. Hem kendi geçmişimi öğrenmemin getirdiği merak hem
de okumaya olan ilgimden kaynaklı olarak gözlerim hep Cengiz Dağcı’nın
kitaplarında olurdu. Sonunda Korkunç Yıllar elime ulaştı ve diğer kitapların
arasından sıyrılarak okutmaya başladı kendini.
Şu an kitabı Ötüken Yayınları basıyor ve o baskı da
anlattıklarım var mı, bilgim yok. Elimdeki baskıda Yaşar Nabi’nin önsözünde kitabın basım
serüveni hakkında birkaç cümle yazılmış ve
Cengiz Dağcı’nın bir sözüne yer verilmiş; ‘’
Elhamdülillah Türküm, Müslümanım ve bu notlarımda yazdığımın hepsinin de
hakikat olduğuna yemin ederim. ’’ Yazar elinden geldiğince eseri Türkiye
Türkçesi ile yazmış ancak yine de aksaklıkların olduğunu belirtiyor Yaşar Nabi.
Devamında Kırım’ın durumunu medyada görse de işin acı ve gerçek tarafını bu
kitapla öğrendiğini söylüyor ve kitabı öne çıkaran unsur olarak da – alıntı
olarak aktarmakta yarar görüyorum. – ‘’Ardında kendi insanlarını, kendi yurdunu
düşman çizmeleri altında bırakmış bir Türkün duygularını aksettirmesi. ‘’
olduğunu belirtiyor.
Şaşırtıcı derecede üslubu beni etkiledi. Ben bu kadar
duygusal bir dil beklemiyordum. Yazarın daha kaba ve olayları aktarmakla kalan
bir dili kullandığını düşündüm hep. Kitaba şöyle bir baktığımda ne kadar kaliteli
bir dil kullandığını görebiliyorum. Belki de yaşanmışlıktan gelen aktarmadaki
duygusallık ve gerçeklik insanı etkiliyor ve kitaba bağlıyor.
Karakterimizin çocukluğundan başlayarak ailesini tanıyoruz,
okul yaşamını görüyoruz, askerliğine tanık oluyoruz. Sonra da esir oluşuna. İş
burada artık güce sahip olan insanların ne kadar zalimleşeceğini gösteriyor. Ve
sadece Kırım Tatar Türkleri’nin değil birçok halkın orada acı çektiğini
öğreniyoruz. Ölüm korkusu ile yaşamak ve çevrende o şartlarda kurduğun arkadaşları
kaybetmek, biz okurlarında yüreklerini sızlatıyor.
Çok acı dolu bir kitap. Gerçek olması ve bunu bilmeniz daha
bir kötü yapıyor insanı. Ama orada karakterimizde bir güç var. İşte o gücü sizde
hissederseniz, o dayandığı için gururlanıyorsunuz ve benim insanım bu
diyorsunuz. Bu gücü Kırım’dan alıyor; orada yaşadıklarından, oranın
güzelliklerinden ve ailesinden alıyor.
Yazar Türk aşığı. Kitabı okursanız bunu çok rahat fark
edebilirsiniz. Türk bayrağı gördüğü bir yerde;
'' Bütün bayraklardan
yüksekte, bütün bayraklardan şanlı, bütün bayraklardan güzel üç bayrak!.. '' diyor.
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nin son cümlesinde dediği; ‘’
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! ’’ Sözüne yakın bir
cümle de kitapta geçiyordu ve okurken aklıma direkt hitabedeki bu söz geldi ve
oldukça hoşnut oldum.‘’ Her işine, Türküm; onun için yaşıyorum, onun için
yapıyorum diye başlarsan sana lüzumlu kuvveti, kabiliyeti, damarlarındaki kanda
bulursun. ‘’ diyordu karakterimiz Sadık’a arkadaşı Mehmet’ten gelen mektup.
Son olarak; bu kitabı okuyun.
İyi okumalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder